Sağcı subayların öldürüp cesedini kanala attıkları Rosa Luxemburg hala yaşıyor; tarih Rosa Luxemburg’u bir kez daha haklı çıkardı.
Polonya’nın ayrı bir devlet kurmasına karşı çıkan Rosa, Polonyalı Yahudi bir ailenin kızıydı. Siyasi mücadelesi, teorik görüşleri ve trajik ölümü dışında, belki de en çok emperyalizm üzerine yaptığı saptamalar ve girdiği polemiklerle hatırlanıyor.
Marx, sermayenin birikiminde bir kapalı model oluşturarak, sermaye birikiminde dış ticarete yer vermiyor; kapitalist sermaye birikiminde sadece kapitalist ve işçiden oluşan bir model kuruyor. Marx, dış ticareti, sömürgeciliği, kapitalist sermaye birikiminde, kapitalist ülkenin bunlara ihtiyacı olmayacağını varsayarak, dikkate almıyor.
Biraz daha açarak, Luxemburg’un haklı eleştirisini sonra yazayım.
Marx, Kapital’in I. Cildi’nin 16. Bölümü’ne şöyle bir giriş yapar :
"Bir toplumda üretim sürecinin şekli ne olursa olsun, bu sürecin devamlı olması, devresel olarak aynı evrelerden geçerek sürüp gitmesi gerekir. Bir toplum tüketmekten nasıl vazgeçmezse, üretmekten de öyle vazgeçmez. Bunun için birbirleriyle ilişkili bir bütün, devamlı yenilemelerle akıp giden bir olay olarak görüldüğünde, her toplumun üretim süreci, aynı zamanda bir yeniden üretim-sürecidir.
Üretim koşulları, aynı zamanda, yeniden-üretimin de koşullarınıdır. Ürettiği ürünlerin bir kısmını, üretim araçlarına ya da yeni ürünlerin unsurlarına devamlı bir şekilde dönüştürmedikçe hiç bir toplum, üretime devam edemez, bir başka deyişle, hiç bir toplum, yeniden üretim yapamaz. Diğer bütün koşullar aynı kalmak üzere, servetini yeniden üretmesininin ve onu bir düzeyde tutmasının tek yolu, üretim araçlarının- yani, emek araçlarının, hammaddenin, yıl boyunca yardımcı maddelerin - yerine aynı türden ve eşit miktarda malların konulmasıdır. (…)
Üretim biçim olarak kapitalistliğe ait ise, yeniden üretimin biçimi de aynı olur. Kapitalist üretim biçiminde, nasıl ki, emek-süreci sermayenin kendisini genişletmesi yolunda bir araçtan başka bir şey değilse, yeniden üretim sürecinde de, yatırılmış değeri sermaye olarak, yani kendisini genişleten değer olarak yeniden üretmenin aracından başka bir şey değildir."
Marksist terminolojiye yabancı olanlar için, becerebildiğim ölçüde, biraz daha somutlamaya, açıklamaya çalışayım.
Bir toplum, belli bir dönem elde ettiği toplam hasılanın bir kısmını -açlıktan ölmesinler ki çalışmaya devam etsinler diye- üreticiye öder; bir kısmı amortismandır; hasılanın bir kısmı da üretim araçlarının üretimine gider. Açıktır ki, bir toplumun üreticiye ödediği + amortisman payı toplam hasıladan az ise o toplum çöker. Oysa biliyoruz ki, toplam hasıla, art-değer nedeniyle daha fazladır ve bu fazlalık da, kapitaliste (ya da geçmiş dönemde vassal ya da köle sahibi) geçer. Bu fazlalığın bir kısmı da, yeni üretim araçlarının imaline gider ve böylece Marx’tan alıntıladığım bölündeki yeniden-üretim süreci devam edebilsin.
Marx, "Yeniden- Üretim Şeması" adında yeniden-üretimi ayrıntılı olarak (basit ve genişletilmiş olarak) inceler. Meseleyi tam olarak izah etmek için Marx’ın verdiği formüllere ve bunların tek tek açıklamak gerekir, böyle bir şey oldukça uzun ve muhtemelen de çok ilgi çekmeyeceği için, özeti özeti bir şey yapayım
Marx, bütün bu ilişkileri, formülleri kapitalist ülkenin "kapalı model" olduğunu varsayarak, daha doğrusu yukarıda değindiğim gibi "dış ticareti, sömürgeciliği, kapitalist sermaye birikiminde, kapitalist ülkenin bunlara ihtiyacı olmayacağını" varsayarak yapmış.
Luxemburg ise, kapitalist sermaye birikiminin asıl gıdasını tarih boyunca dış ticaret ve sömürüden kazandığını, Marx’ın (Marx, basit yeniden üretim sürecinde, kapitalizm öncesi toplumlar için bunu kabul eder, sadece kapitalist sermaye birikiminde dikkate almaz) genişletilmiş yeniden üretim şemasının, sadece işçi ve sermayeye dayandığını, bunun yanlış ve açıklayacı olmadığını, oysa kapitalizmin kendi iç kapalı modelinin dışında asıl olarak istediği yere girebilme durumunda kapitalizmin yaşamasının mümkün olduğunu söylüyor. Luxemburg, Marx’ın formülasyonunda altın için bir ayrı değerlendirme yapmamasına da eleştiri yapıyor vs.
Rosa, kapitalizmin yaşaması için mutlaka kapitalist olmayan, yağmalanacak, zorla girilecek toprakların olmasının şart olduğunu kapitalizmin ancak böyle ayakta kalabileceğini söylüyor ve sonra mantıki bir sonuca dikkat çekiyor : Peki kapitalizm yağmalamayacak toprak kalmadığında ne yapacak ?
Rosa, kapitalizmin asıl sonunun bu olacağını söylüyor.
Kapitalizm, sürekli öldürmek, savaş çıkarmak, yağmalamak, işgal etmek zorundadır. Yaşaması için bu şarttır…
Kapitalist katiller gül yüzlü çocukları yakarken, o çocukların küllerinden Rosa bir kez daha doğuyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder